NSF Haberler

Antik DNA, ‘İnkaların Kayıp Şehri’ndeki çeşitli toplulukları ortaya çıkarıyor

Machu Picchu’nun zirvesinde kim yaşadı? Yayınlanan bir çalışma Bilim Gelişmeleri 500 yıldan fazla bir süre önce gömülen işçilerin kayıp İnka İmparatorluğu’nda nereden geldiklerini bulmak için antik DNA’yı kullandı.

Bir takım ABD Ulusal Bilim Vakfı destekli Yale’den araştırmacılar, San Antonio Abad del Cusco Ulusal Üniversitesi, Kaliforniya Üniversitesi, Santa Cruz, Tulane ÜniversitesiMax Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü ve diğer kurumlar, bir zamanlar orada yaşayan ve çalışan insanlar hakkında daha fazla bilgi edinmek için Machu Picchu’da gömülü bireyler üzerinde genetik testler gerçekleştirdi. Araştırma, Yale’deki bir koleksiyondaki sanat eserleri ve insan kalıntılarının sergilenmek, muhafaza edilmek ve incelenmek üzere Peru’ya iade edilmesine yönelik bir anlaşma kapsamında gerçekleştirildi.

Machu Picchu, Peru’nun Cusco bölgesinde yer almaktadır. Dünyanın en tanınmış arkeolojik alanlarından biridir ve her yıl yüz binlerce ziyaretçiyi çekmektedir. Bir zamanlar İnka İmparatorluğu’nun kraliyet mülkünün bir parçasıydı.

Benzeri diğer mülkler gibi, Machu Picchu da yalnızca kraliyet ailesinin değil aynı zamanda çoğu yıl boyunca orada yaşayan hizmetlilerin ve işçilerin de eviydi. Bu sakinlerin mutlaka yerel bölgeden gelmeleri gerekmiyor, ancak araştırmacılar bu kişilerin geçmişlerinin çeşitliliğini DNA kanıtlarıyla ancak bu çalışmayla doğrulayabildiler.

DNA analizi, modern genetik soy kitlerinin çalıştığı şekilde çalışır. Araştırmacılar, Machu Picchu’da gömülü olan 34 bireyin DNA’sını İnka İmparatorluğu’nun diğer yerlerindeki bireylerle ve Güney Amerika’daki modern genomlarla karşılaştırarak bunların ne kadar yakından ilişkili olabileceğini gördüler.

Sonuçlar, Machu Picchu’daki bireylerin İnka İmparatorluğu’nun her yerinden, bazılarının Amazonia kadar uzak yerlerden geldiğini gösterdi. Çok azının birbiriyle DNA’sını paylaşması, Machu Picchu’ya bir aile veya topluluk grubunun parçası olarak değil, bireyler olarak geldiklerini gösteriyor.

Bu DNA analizi, mezarlarda bulunan eserlerin tarihi belgelenmesini ve arkeolojik çalışmalarını desteklemektedir. Eş muhabir yazar Lars Fehren-Schmitz, “Bu bize, İnka’nın zorla yer değiştirme ve yeniden yerleştirme politikalarına maruz kalan çeşitli bireylerden oluşan bir topluluğun ve onların ailelerinin yaşamına dair eşsiz bir bakış açısı sağlıyor” dedi.

Çalışma, geleneksel arkeolojik teknikleri yeni teknolojiler ve bilimsel analizlerle birleştirmeye yönelik daha büyük bir çabanın parçası. Araştırmacılar, alanların birleşiminin keşiflerin daha eksiksiz anlaşılmasına yol açtığını söyledi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir