Araştırma, en az 11 balık türünün karada yürüyebildiğini gösteriyor
bir takım ABD Ulusal Bilim Vakfı-Finansman sağlanan bilim adamları, karada yürüme yetenekleri olduğundan şüphelenilen en az 11 balık türü belirlediler.
Bulgular, CT taramalarına ve yürüyüş sırasında yakalanan tek yaşayan balık türünü içeren tepe akıntısı çoprabalığı ailesinin yeni bir evrim haritasına dayanıyor: Nadir, kör bir mağara balığı. kriptotora thamicolaveya mağara melek balığı.
Hangi tür tepe akıntısı çoprabalığı türlerinin yürüme kabiliyetine sahip olduğunu saptamak, bilim insanlarının karada yürüyen ilk omurgalıların nasıl ortaya çıkmış olabileceğini bir araya getirmelerine yardımcı olabilir.
İçinde ders çalışmayayınlanan Morfoloji Dergisiaraştırmacılar Florida Doğa Tarihi MüzesiNew Jersey Teknoloji Enstitüsü, Louisiana Eyalet Üniversitesi ve Tayland’daki Maejo Üniversitesi, ilk kez üç pelvik şekil kategorisi tanımlayarak, yaklaşık 30 tepe akıntısı loach türünün kemik yapısını analiz etti.
Ekip, bazı çoprabalığı dikenlerini pelvik yüzgeçlerine bağlayan kemiğin şekline dayanarak, diğer 10 çoprabalığı türünün mağara melek balığının alışılmadık derecede iri pelvik kuşağını paylaştığını buldu.
Florida Müzesi’nin görüntüleme laboratuvarının yöneticisi ve çalışmanın ortak yazarlarından biri olan biyolog Zachary Randall, “Balıkların genellikle dikenleri ve pelvik yüzgeçleri arasında herhangi bir bağlantısı yoktur” dedi. “Fikir, mağara melek balıklarının tamamen benzersiz olduğuydu. Bu makale, sağlam pelvik kuşakların, tepe akıntısı loach ailesinde düşündüğümüzden daha yaygın olduğunu gösteriyor.”
Ancak tüm çoprabalığı o kadar yetenekli değildir. Güneydoğu Asya’da 100’den fazla tepe akıntısı çoprabalığı türü bulunmasına rağmen, mağara melek balığı yürüme yetenekleri gözlemlenen tek balıktır.
“Dört ayaklı hareketin evrimi [walking on land] NSF’nin Çevresel Biyoloji Bölümü’nde program direktörü olan Christopher Schneider, “Bu çalışma, omurgalı hayvan evrimindeki en önemli geçişlerden biridir. Bu çalışma, balıklarda tetrapod hareketiyle ilişkili pelvik ve uzuv modifikasyonlarının nasıl gelişebileceği konusundaki anlayışımızı önemli ölçüde ilerletiyor.”