Kavak ağaçlarının genetik modifikasyonu hava kalitesini koruyor

Kavak ağaçları ticari ürünlerde yaygın olarak kullanılmaktadır, ancak diğer birçok ağaç türü gibi atmosfere hava kirliliğini kötüleştiren ve iklimi değiştiren gazlar yayarlar. Şimdi Oregon ve Arizona’daki saha denemeleri, eser miktarda izopren gazı yayan kavak ağaçlarının, hava kalitesini zarar görmeden bırakmak için genetiğinin değiştirilebileceğini gösteriyor.
bu NSF tarafından finanse edilen Bulgular, dergide yayınlanan Ulusal Bilimler Akademisi Bildiriler Kitabı, önemlidir çünkü kavak tarlaları 9,4 milyon hektarı (36.294 mil kare) kaplar. Kavaklar, kağıt, palet, kontrplak ve mobilya çerçeveleri dahil olmak üzere biyoyakıt ve diğer ürünlerin kaynağı olan hızlı büyüyen ağaçlardır.
Avuç içi ve okaliptüs dahil olmak üzere tarımsal ormancılıkta kullanılan kavaklar ve diğer ağaçlar, yüksek sıcaklık ve kuraklık gibi iklim stresine yanıt olarak yapraklarında izopren üretir. İzopren, koruyucu moleküller yapmak için hücresel süreçlere sinyal göndererek bu stresleri hafifletir; ancak izopren o kadar uçucudur ki her yıl milyonlarca ton atmosfere sızar.
Yayılan izopren, egzoz borusu kirliliği tarafından üretilen gazlarla reaksiyona girerek solunumu tahriş eden ozon üretir. Yayılan izoprenin net etkisi, solunum sağlığını kötüleştirmek ve büyük olasılıkla atmosferi ısıtmaktır.
Bilim insanları Arizona Üniversitesi ve diğer kurumlar izopren üretmeyecek şekilde kavakları genetik olarak değiştirdiler, ardından onları Oregon ve Arizona’daki tarlalarda üç ve dört yıllık denemelerde test ettiler.
Araştırmacılar, izopren üretimi genetik olarak baskılanan ağaçların fotosentez veya biyokütle üretimi açısından hiçbir olumsuz etkiye maruz kalmadığını buldular. Ağaçlar, biyoyakıt üretiminde kullanılan selüloz yapabildi ve izopren üreten ağaçlar kadar iyi büyüdü.
NSF’nin Çevresel Biyoloji Bölümü’nde program direktörü olan Liz Blood, “Bu araştırma, çevre üzerindeki potansiyel zararlı etkileri azaltırken, biyokütle üretimini artırmaya yönelik stratejiler geliştirmede hücresel ve ekosistem süreçlerini kapsayan çalışmaların önemini gösteriyor” diyor.